İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

14 Haziran 2016 Salı

Dünya Oyunları

Oyun Dünyasına Damga Vuran Oyunlar

Ve geldik ikinci bölüme… Fark ettiyseniz, kahramanlarımızı beşerli gruplar halinde alıyorum sahneye ki uzun bir yazının içinde boğulmayasınız. Hem böyle parça parça okuması daha zevkli oluyordur. (Umarım!)
Sizden gelen yorumlar ve bu yazı dizisine başlarken aklımda olanları bir araya getirerek devam edeceğim yoluma. Ve daha önce de dediğim gibi, böyle bir listeye girebilecek her karakteri bulacaksınız dizinin sonunda, umarım tatmin olursunuz. Haydi bakalım, keyifli okumalar…

MAX PAYNE
“I went undercover, infiltrated the worst mafia family in New York.”
1424955548_MaxPayne_P1C1_14
İkinci bölümün onur konuğu, tabii ki Max Payne olmalıydı. Oyun dünyasının en müthiş senaryolarından birinde, oyuna adını da vererek rol aldı Max Payne. Öncelikle Max Payne adının nereden geldiğine bakalım. Max Payne adı, “Maximum Pain” tanımından geliyor ki karakterin dramatik hikayesi de bu tanımı oldukça karşılıyor olsa gerek. Doğrum tarihi 1960’lara uzanıyor Max’in. Vietnam savaşı gazisi olan babası Jack Payne, bu yüzden geçirdiği psikolojik travmaların da etkisiyle annesi Helen Payne’e büyük acılar çektirmiş. Max, 1976’da annesini, 1979’da da babasını kaybediyor ve büyükbabasının yanında devam ediyor hayatına. Max Payne’i olay yapan o ilk oyunda, Max’i mutlu bir aile kurmuş, hayatını düzene sokmuş halde buluyoruz. Çok sevdiği karısı ve yeni doğmuş çocuğuyla bir nevi “Amerikan Rüyası” yaşayan Max, New York Police Departmanı’nda görevli. Hayatını zindana çeviren olay da tam bu zamana karşılık geliyor. Max, bir gün evine geldiğinde karısı ve küçük çocuğunun vahşi bir şekilde katledilişine tanık oluyor. Bunu yapanlar tabii ki sağ kalmıyor ama Max, karısı ve çocuğunun intikamını almak için olayın daha derinlerine iniyor. Katillerin kanında yapılan testin sonucunda Valkyr adlı bir uyuşturunun varlığı ortaya çıkıyor ve Max, hikayenin geri kalanında bu uyuşturucuyu üreten Aesir Pharmaceutical Corporation’ın peşine düşüyor.
SOLID SNAKE
“War has changed. It’s no longer about nations, ideologies or ethnicity. It’s an endless series of proxy battles, fought by mercenaries and machines.”
Ekran Alıntısı
Solid Snake’in hayat hikayesine bir girişirsek, muhtemelen birkaç serilik bir hikayeye yelken açmış oluruz. Ama yazımızın konusu genel olarak karakterlerin geçmişleri, daha doğrusu hikayelerinin ilk zamanları olduğu için olayı yüzeysel boyutlardan özetlemeye çalışalım. Solid Snake, 1972 doğumlu ve orijinal ismi David. (Soyadı konusunda herhangi bir bilgi yok.) “Les Enfants Terrible” adını taşıyan bir süper asker projesinin ürünü olarak geçiyor kayıtlarda. Olayın kendine ait bilimsel tarafı bir yana dursun, Big Boss’un genleri ve bir Japon kadının yumurtaları (Tavuk izlenimi verdik kadıncağıza ama neyse.) bir araya getirilerek 8 tane cenin üretiliyor. Bu ceninler EVA’nın (Serinin önemli karakterlerinden biri ki kendisini Big Mama olarak tanırsınız muhtemelen.) rahmine yerleştiriliyor ve 6 tanesi, diğer 2 tanesi daha güçlü olsun diye düşürülüyor. Bütün bu ağır projenin sonucunda iki süper asker dünyaya gelmiş oluyor: Solid ve Liquid. 1991 yılında Yeşil Bereliler’e dahil edilen Solid, Körfez Savaşı sırasında özel bir görevle Irak’a gönderiliyor. Bundan bir süre sonrasındaysa FOXHOUND’a katılıyor ve Solid Snake adını da böylece almış oluyor. Bundan sonrasını seriyi yakından takip edenler bilirler. Bilmeyenlerin de seriyi yakın takip altına almaları tavsiyedir.
ARTHAS (THE LICH KING)
“I tell you this, for when my days have come to an end, you shall be the king!” – Terenas Menethil
warcraft_lich_king_arthas_faces_characters_16237_1920x1080
Açıkçası bu yazı dizisine başlarken aklımın ucundan bile geçmeyen bir karakterdi Arthas. Neyse ki ilk bölümün yorumlarındaki tavsiyeler arasında görünce jeton düştü (Ziya kardeşime selamlar.) ve listeye almaya karar verdim. Hazin bir hikayesi vardır Arthas’ın ve tek başına, tüm o devasa Warcraft hikayesinin içinden ışıldar. Prens Arthas Menethil, Kral II. Terenas Menethil’in oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Savaş eğitimini Muradin Bronzebeard’dan almıştır ve Uther The Lightbringer tarafından bir Paladin olarak yetiştirilmiştir. Knights of The Silverhand’e dahil olduğu zamanlarda Daelin Proudmoore’un en küçük kızı büyücü Jaina ile yakın ilişkisi başlamıştır; ancak Lordaeron ve Dalaran’daki görevleri ve Scourge’un hain planları yüzünden aralarındaki ilişki bir türlü yeşerememiştir. Scourge’ü ve kendi öz yurduna yaydığı hastalığı yok etmek uğruna verdiği mücadele ve hırs onu yavaş yavaş kötü tarafa çekerken, öz babasını da kendi elleriyle öldürmesine sebep olmuştur. Kendi içinde gittikçe büyüyen bu hırs, sonunda Scourge’ü tamamen Azeroth’tan silmek için Frostmourne’u kabul etmesiyle sonuçlanacaktır ve Azeroth, görüp görebileceği en güçlü ve en kötü karakterlerden birinin doğuşuna şahit olacaktır: The Lich King…
LARA CROFT
“We have 83 rooms. Why can’t you live in the house?”
Lara
Lara’nın geçmişini araştırırken ilginç bir detaya rastladım. Bu güzide ablamızın geçmişine dokunan her oyunda, Lara’nın çocukluğuna ve nasıl bir Tomb Raider olduğuna dair farklı farklı hikayeler var. Serinin ilk oyunu olan Tomb Raider’da Lara, Lord Henshingly Croft adında bir İngiliz aristokratın kızı olarak boy gösteriyor. Gayet zengin bir alienin kızı olarak Lara, 21 yaşına kadar gayet lüks içinde yaşamış ve tüm ihtiyaçları karşılanmış. 21 yaşındayken de Himalaya Dağları üzerindeyken uçağı düşüyor ve neyse ki bu kazadan canlı çıkıyor Lara. Evine dönebilmek için verdiği yaşam mücadelesi, sevgili Lara’mızı bir kaşif olmaya itiyor ve o andan itibaren gizem peşinde koşmaya başlıyor.
Tomb Raider: The Last Revelation’da hikaye biraz daha farklı. Lara, arkeolojiye olan merakına daha 6 yaşındayken sahip oluyor. Ünlü arkeolojist Werner Von Croy’la birlikte bir keşif gezisine katılan minik Lara’yı görüyoruz bu hikayede ve hikayenin o uçak kazasından öncesine ait olup olmadığına  dair herhangi bir ipucu yok. Gerçi böyle bir detaydan bahsedilmese bile olayın o kazanın olduğu hikayenin geçmişine ait olması muhtemel.
Tomb Raider: Legend’a baktığımızdaysa hikaye tamamen boyut değiştiriyor. Bu oyunda Lara’nın geçmişine dair birkaç flashback görüyoruz ve anlaşılan o uçak kazası, kızımız daha 9 yaşındayken gerçekleşmiş. Öyle ki hikayede Lara’nın babası da başka biri ki adı Richard Croft. Annesi Amelia Croft’un kaybolmasının ardından Lara için uzun soluklu bir macera başlıyor ve nihayetinde babasını 18 yaşındayken kaybediyor. Hikayeye göre Lara’nın maceracı ruhu, babasının izinden gitmesine dayalı. Hangi hikayeye inanalım, bilemedim.
ALTAIR IBN-LA’AHAD
“You’d kill people simply for believing differently from you?”
Altair
Ağır geçmişe ait karakterlerden biri daha… Bakalım nasıl özetleyeceğiz bu geçmişi. Öncelikle bu çok sevdiğimiz karakterin ismine bir bakalım. Altair ismi, Arapça’da “uçan” veya ”kuş” ismine karşılık geliyor ki kapişonundaki sivri uç, bu isme yakışır şekilde tasarlanmış. Soyadı ise “hiçkimsenin oğlu” manasında. Suriye doğumlu kendisi ama doğduğu yıla ait bir bilgiye tam olarak rastlayamadım. Annesi o daha çocuk yaşlarındayken ölmüş ve babası da Altair daha 11 yaşındayken Sacarens (Ortaçağ’da Suriye civarındaki Arap kabilelere Avrupalılar tarafından verilmiş isim.) soyuna ait birini öldürdüğü için idam edilmiş. Sonrasında Haşhaşin’lerin (Assassins) bir üyesi olarak hayatına bir suikastçi olarak devam ediyor ve  daha 20’li yaşlarının ortasındayken, üstün yetenekleri sayesinde “Master” ünvanını kazanıyor. Altair’i bu hikayede önemli konuma oturtan şey, karakteri gereği katı emirlere ve kurallara karşı gelerek ondan ve herkesten gizlenen gizli sırları ortaya çıkarmasıdır. Bu sayede Tapınak Şövalyeleri ve Assassin’ler arasındaki savaşta kilit rol oynamıştır. Altair, ilk oyunun kahramanı olmakla birlikte serinin bazı oyunlarında ara sıra ortaya çıkarak hikayenin ona ait olan kısımlarında rol alır. Eh, kalan detaylar için de bir zahmet oturup ilk oyunu oynayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder